Somut (Görsel), Deneysel Şiir - İlkay Coşkun
--------------------------------------------------------------------------------
Zarif Şiir
emma
kimse benim gibi
sevmedi ki seni
ee ee
mm mm
mmm mmm
aaaaa aaaaa
kalemi yaşatan sevda
hayalimi hadi çiz hayatına
boya beni, gözlerinin tonuyla
gülümseyen yüreğimi saran güzeli
gül ardında saklı bahçeme uzan elinle
şehir varoşlarında, yeniden yaşat beni
sevda türkülerini söyleyip sana geldim
kutlu düşlerimi adayıp, yoluna serdim
bir gar uykusunun ağırlığı üzerinde
kar beyazı sayfa hayatının anlamı
sarayımdan gül kaçıran kadın
mahcubiyetini bırakır bana
hayatın sapağında yolun
umuda sarar oltasını
güzeli herkes sever
berceste mısrası
aşk söylencesi
açılsın bahtım
sana doğru
rüyamsın nede olsa
baharım geliyor dur gitme
kıştan kaçarken ben
sar ellerimi
duy sesimi
Emma
ne
g
ü
z
e
m l m
m sin m
a emmae a
nmnnmmmsme
………………
İlkay Coşkun
24.03.2010
-----------
---------
------
---
--
-
--------------------------------------------------------------------------------
Testi Şiir
Kar Senfonisi
…
son kez öptü güneş
yerde kalan beyazı
kadın dokundu soğuğa
karınca yuvasına konuldu
salındı ensesine usul usul yel
yüreğe dokundu, küçülttü bedeni
eylül şiirlerimin üstüne kar yağdı
biraz daha eskitti şehir sokaklarımı
ölümler nedense hep soğukta gelir
ince ince yağar toprağımın üstüne
başaklarımda kış uykusuna yatar
yükün biner göz kapaklarıma
doruklarımdaki hıncım uyanır
gülümser buz tutan yanıma
yalnızlığını soyunur kadın
soba ve kestane aşkına
bahar gelir, yaz gelir
beni çokça terletir
sevdası üstümde
İlkay Coşkun
10.02.2010
------------
--------------------------------------------------------------------------------
Kaos
kaos.kaos
öteki yüzüm kaos
poyrazınla silkelene
mevsimin kararsızlığında saklı ölüm
gökgürültülü misillemeydi sancılarım
suretin gizli mabedimde günüme doğan
bir martının kanadından sakındığım sen
asil yansımasıydı eskimo ayazımın
üzerime uzattığın soğuk yorgan
susarken dağılışıydı isyanımın
saçaklanarak sökülen mavi
sis, pus buhurdanlığımın şahidi
her üşütmen bir ağustos gizlerdi
her üşütmen bir ağustos gizlerdi sis, pus buhurdanlığımın şahidi
saçaklanarak sökülen mavi susarken dağılışıydı isyanımın
üzerime uzattığın soğuk yorgan asil yansımasıydı eskimo ayazımın
bir martının kanadından sakındığım sen suretindi gizli mabedimde günüme doğan
gökgürültülü misillemeydi sancılarım poyrazınla silkelenen
öteki yüzüm kaos mevsimin kararsızlığında saklı ölüm
mevsimin kararsızlığında saklı ölüm öteki yüzüm kaos
poyrazınla silkelenen gökgürültülü misillemeydi sancılarım
suretin gizli mabedimde günüme doğan bir martının kanadından sakındığımdın
asil yansımasıydı eskimo ayazımın üzerime uzattığın soğuk yorgan
susarken dağılışıydı isyanımın saçaklanarak sökülen mavi
sis, pus buhurdanlığımın şahidi her üşütmen bir ağustos gizlerdi
her üşütmen bir ağustos gizlerdi
sis, pus buhurdanlığımın şahidi
saçaklanarak sökülen mavi
susarken dağılışıydı isyanımın
üzerime uzattığın soğuk yorgan
asil yansımasıydı eskimo ayazımın
bir martının kanadından sakındığım sen
suretin gizli mabedimde günüme doğan
gökgürültülü misillemeydi sancılarım
mevsimin kararsızlığında saklı ölüm
poyrazınla silkelenen
öteki yüzüm kaos
İlkay Coşkun
30.11.2011
-----------
--------------------------------------------------------------------------------
Emily
▲
gelişin
çat kapı
izinsizdi yüreğe
onayı alınmamış bir ferman gibi
süzüldün beynimin dip noktalarına
doğma gecemin vuslat demine
açma pencerelerimi
kalma yarına
ne olur anla
beni emi
Emily
…..
▼
İlkay Coşkun
09.06.2009
--------------------------------------------------------------------------------
AyYuka Çıktı Ölüm
…
özünü kaybeden insanın insafsızlığında
tarihin kanlı oyunundan biri daha oynandı
isyanla yoğrulan öfke can evimizde, artık yeter
nefretle sürer kaç asırdır, vahşiliğin tekrarlanması
mavi marmara’da dağlandı titreyen yüreklerimiz
feriştahı da gelse ağlatamaz gözlerimizi silahıyla
aynı hava, aynı su, aynı fizyoloji bizimkisi
aynı içmiyoruz maalesef silahlardan aynı acıyı
cılız atlarısınız savaş meydanı yenilgilerinde sizler
siz öfke denizi, dalgaların menzili dövdüğü yamaçlarda
gece karanlığında gözyaşları döken sancılı anne feryatlarında
pazar yeri bombardımanları gibi yüreğimizi yakan karanlığınız
masa başı oyunlarında öpücüğün anlamı ne?
hüzün gölü ırmak, ölümün sessizliği üzerinde
geceyi zincirleyen çığlık ancak o kadar kan kusar
kavgalara şahit Orta Doğu, zindan yeri çocuklarla dahi
gökyüzü siyah deniz, soğuk yüz gülümsemelerinde artık
bedenimizde hicran yaşları dingin, içimizde gönül erinci
kuytularınızda çamur besleyen sizi siyonist efendiler
silahların gölgesinde tartaklanır ömür gerçeğimiz
aynı insanız, beden yürek ve vicdan terazisinde
yüzümüzün işkencesi, okşayan tırnaklarınızda
ne çok acı duyduk sıkılmış yumruklarınızda
kiri taşıyan sırtlarınız cinneti de taşımakta
nefretle indiğiniz gecede ibreti alem ölüm
ateş edebildiniz kan bürümüş gözlerinizle
domuz sürüleri gibi şehitlerimizin tepesinde
ucucuna tutunacak acıda bir nefeslik gerçeğiz
ah! şafağımızı kişneyerek uyandıran demir kuş
hüznün imamesine sizden bir çentik daha düşeriz
…
hadi gidin şimdi utançlarınızla, gömün cinnetlerinizi
İlkay coşkun
25.08.2012
--------------------------------------------------------------------------------
Balıksırtı Ölümakıyor kumsaati boşluğa, gerçeğin bilinciyle
sil baştan yangın yeri, bütün defterleri yırt bari
ölüme başkaldırı bizimkisi gerisi ölümlü balıksırtı
ruhumuz firari sızısı bedenlerimizde, yurt toplar laneti
bir mezar yerini allayıp çevrelediğimizden kalan kabusu
kendimizi kandırıp hazla öykündüğümüz
öleceğimizi bilip, yolculuğa çıkardık erkenden
eskiyen yüzün can çekişlerini izlerdik kuytularda
derin derin aksımıza sarılırdık aynalarda halliceydik
kendinden sfenksli maskeleri taşırdık bedenlerimizde
nemrut örüntülü ruhlarla haşir neşirdik, mahşeri andıran
öleceğimizi düşünüp mühürvurulu ağızlarımızda susardık
rüyalarımızın bir ağırlığı vardı, kanayan yanlarımızın da
her iki yana yaslı sözcüklerimiz gibi yayvandık aslında
güneşin sarısı gibi yakıcıydı hüzünlerimiz katmerliydi
acılarımızın çekülünde ayrılıklar vardı suratı kızdıran
öleceğimizi düşleyip düştüğümüzle kalırdık yanyana
sendeleyen kudretli yanımızı ağrılarla besleriz artık
saklı gizemlerde kaybolur, arşa değmeyen başımızda olsa
dışarıda aranılan bahara yakın bilirdik, kapı önünde avunup ta
curcunalı bir haldeydik, kanlı gömleğimizle cehennem ardındaydık
akıl oyunlarından nemalı, akılsızlığının seremesi
öleceğiz deyip ayna gerisi bir hayalin peşindeki
düşünen insanın izdüşümünde kalan son piyes
sunulan bergüzar kadrajında hayat işleğiydik
talihine küs çocukların cennetine aldığından
ölümlerde başı eğik, cinnet hali başakların
başkaldıran ruhların sukutunu da bilirdik
sürgünizlerinde yürümez dizlerimiz daha
nefes alışımızın sıklığı bundan aralıksız
kum saati akıyor mahşere bilenen gerçeğe
ölüme başkaldırı bizimkisi ölümde balıksırtı
sil baştan yangın yeri, bütün defterleri yırt geri
bir mezar yerini allayıp, çevrelediğimizden gör artık
kendimizi kandırıp sefere çıkan süngülerimizle öykündüğümüz
ruhun kaçışı an/sızın bedenlerde toplanır,ölümler de bile yurtsatılır
İlkay Coşkun
20.04.2012
-------------------------------------------------------------------------------
#ilkaycoskun #somutşiir #deneyselşiir #görselşiir
#concretepoetry #visualpoetry #türkgörselşiiri
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder